6 Ocak 2010 Çarşamba

2012 KAYBEDENLERİN DİRİLİŞİ 1

  (Bir Fırat Budacı öykünmesi) (aynı yaştayız ama saygıyla selamlarım)
 2012: filmde kitabı sadece 425 tane satan ve bu durumdan dolayı geçim sıkıntısı çeken,yaşamak için limuzin şoförlüğü yapan ve büyük ihtimalle yukarıdaki pozisyonların alt getirilerinin birikimi olarak boşanmış bir kahramanımız var.Karısı Kaliforniyanın önde gelen estetik cerrahlarından biriyle beraber.Çocukları da bu durumdan memnunlar.Adam eskide kalan biri,yaşanılmış ve tüketilmiş.Bir kaybeden olarak bizlere sunuluyor film boyunca.Kitabı 425 tane satan bir şoförden beklenmeyen çeviklikler,zeka pırıltıları,cesaret örnekleri sunuyor.Ailesini kurtarmak için yırt deseler kıçını uzatacak o denli.Sormazlarmı adama dünya yok olunca mı aklına geldi süperhero olmak?Tabi ki hayır yüzüne her baktığımda ağzının kenarında klişe kalmış sil demek geliyor insanın içinden.(ben demek istiyorum,genelleme yapmak adına ''insanın içinden'' kalıbını kullandım.Benim asıl dikkatimi çeken esas oğlan değil.''Estetik abi''; adam iki çocuklu bir kadına gel beraber yaşayalım diyor,sana malım mülküm feda olsun porche(porş)m var,evim var oğluna aldığım ayfon var,üstüne üstlük ilerde memelerin sarkarsa ben varım ,yani herşeyimle sizinim diyor.Filmin son on dakkasına kadarda bizim con kuşakla (john Cusack) yukarıda söylediklerinin ispatı için uğraşıyor.Ama ne oluyor?
 Ölüyor.Neden?Çünkü bizim bebelerini alıp ''senin kitabın sadece 425 tane sattı.Hayırsız herif! Eve ekmek te getirmiyosun diyen kadınımız, film gereği dünya yokolurken karısını ve çocuklarını hatırlayan kaybedenimize tekrar aşık oluyor ve onunla tekrar beraber olabileceğinin sinyallerini veriyor.Estetik abi bunun farkında değil mi? Farkında ama o kadar iyi niyetliki sesini çıkarmıyor.Ben nasılsa öleceğim bari arıza çıkarmadan çekip gideyim,seyirci bana lanet okumasın diyerek çarkların arasında ezilip gidiyor.
   İşte ben tam burada filmden soğudum pozisyonunda oturmaktan,tiksindim senden pozisyonunda oturmaya başlıyorum.Bre Kadın!!! Daha iki gün önce öptüğün,seviştiğin,ekmeğini paylaştığın adam çarkların arasında ezilmiş,feryat figan ölmüş!İnsan bi ağlar insan bi bağırır,insan bi ağıt yakar....Hiç olmadı ''Ah be Mayki (estetik abinin adı bu olsun) ne iyi adamdın sen,ne yiğit cerrahtın sen be Mayki'm,Can Mayki'm der!Adam yememiş senin bebelerine babalık etmiş,içmemiş salaklık etmiş.(Trakyalı film eleştirmeninin gözünden:İnsan içmez mi be ya! (H)Adi yemedin.İnsan bi içer janım abim be ya.Bak bizim oranın şarapı güzeldir.Koftiden değildir,bi içseydin iii olurdu ama neyse.Allah rahmet eylesin abimm).Sen napıyosun?Hiç bir şey olmamış gibi davranıyorsun.Mayki öldü!Yaşasın eski kocam!Gelin çocuklar eskiden terkettiğimiz babanıza sıcak bir merhaba diyelim.......
    O zamanlar gençtim.Uzun uğraşlar sonucu bir kız arkadaşım olmuştu.(sanki kumbarada para biriktirip almış gibi oldu.Ama öyle değil)Aşık olup olmadığımı bilmiyordum.Deneme sürüşündeydik her ikimizde.Birbirimizin ne kadar benzin yaktığı önemli değildi daha.Sunroof umuz,klimamız,ısıtmalı koltuklarımızdan bahsetmek daha çok işimize geliyordu.Cd çalarımız bile vardı.
   Çıkmaya başlayalı iki yada üç hafta olmuştu.''Mithatçığım doğum günüme gelirmisin?''Daha ''sevgilim'' yada ''aşkım''level ine atlayamamıştık.Kuzum,Pompiğim,Ceylanım,Papatyam,Bebişim gibi zor level lar hayaldi şimdilik.''Mithat çığım cevap vermedin amaaaa'' O son anda uzayan ama lar kızların vazgeçilmezi olmaktan ne zaman vazgeçecekler bilmiyordum.Tabi gelmez miyim ''Fundacııımmm'' dedim.Oysaki aşkım yada bebeğim demeyi öyle çok istiyordum ki.Ama mesafe kaldırıcı onun elindeydi ve daha kullanma gereği görmüyordu.Doğum gününde hediyesini verirken aşkım diyecektim ama!Hem bu günlerde Funda'ya karşı anlayışlı olmalıydım.Önceki sevgilisi ile benim bilmediğimi zannettiği bir kıyaslama listesinde yanyanaydım.Erkut ile Mithat isimlerinin yanyana yazıldığı hayali bir listede aldığım olumlu tikler ilişkimin süresini ve seviyesini belirleyecekti.Şimdilik iyi gidiyordum.Hiç bir canım da yanmamıştı.Sürekli level atlıyordum.
   Doğum gününü okuduğumuz kolejin karşısındaki kafede yapacaktık.ben kafe sahibi ile konuşma ve pazarlık yapma gibi efektif olgun adam rollerini oynuyordum.Kafede çalınacak şarkılar için karışık bir kasette hazırlamıştım.Kafe sahibi biz kolej öğrencilerine iyi davranmalıydı çünkü bizler velinimettik.
     Saat iki sularında kafe'ye geldim.Kız arkadaşım ''Aha geldi benim yiğidim bakışı ile beni selamladı.Yanında oturduğu arkadaşlarından kalkabilirsin gülümsemesini aldıktan sonra beni daha önce görmeyen diğer masadaki arkadaşlarına ''nasıl mal iyi mi?'' bakışı sundu.Kızlar ''mmmmh evet iyi,eh işte,ay bu ne böyle!''bakışlarından oluşan bir demet jest ve mimiği kız arkadaşıma sundular.Kız arkadaşım ''mmmh evet iyi ''yi aralarından cımbızla çekerek aldı ve bana yöneldi.Ne de olsa doğum günüydü ve olumsuz hiçbirşeyle karşılaşmamalıydı.Toto Cutunio dan ''L'İtaniao'' çalıyordu.O dönemlerin modası olan her tarafı metal düğmeli orasında burasında kemerimsi uzantılar bulunan bir deri mont vardı üzerimde.İçimde beyaz kaliteli bir
t-shirt ,buz mavisi bir jean ve timberland ayakkabılar.İnanılmaz afilli görünüyordum. (bir gün önce kız arkadaşımın ;''Fundacıııımın''yönergeleri doğrultusunda giyinmiştim)Kız arkadaşım,tüm bakışlar üzerimde egosuyla yanaklarıma dudaklarındaki ruj tabakası zarar görmeyecek şekilde öpücük kondurduktan sonra yerimize oturduk.Ben sağa sola ''merhaba''bakışları yönelttim.Tanıdığım arkadaşlara gülümseme ekledim.Sonra kız arkadaşıma ''ee naber ''dedim. Biraz konuştuk,güldük,arkadaşlarla liseli şakaları yaptık.Zaman ne güzel geçiyordu.Sıra dans etmeye gelmişti.''Falco: Jeanny'' çalmaya başladığında ''Fundacııım ''tam gözbebeklerime ihtiraslı ve bol şehvetli bir hadi beni dansa kaldır yakışıklı süzüşü kondurdu.Aşşkımm!!! diye haykırdım içimden.(O kadar adrenalin pompalarsan sadece haykırmazsın)
  Son derece artistik bir poz takınarak kalktım.Bir tıngırtı geldi.Arkamda bir ağırlık hissettim.Bir sandalye kıçıma sarılmaya çalışıyordu.Deri montumun kemerimsi uzantısı da sandalyeye yardımcı olmak ister gibi sandalyenin demiriyle oturulan kısmının arasına sıkışmış ve ısrarla çıkmıyordu.Sandalyede benimle beraber havalanmıştı.Bu durumuma herkes gülüyordu.Ruhumdan hızla kaçmakta olan James Dean yolda karşılaştığı Peter sellersin yüzüne bile bakmamıştı.Sanki Peter Sellers ruhumun kenarında hazırda bekliyormuş haberim yok.Uyanık pempe panter seni!Koşa koşa geldin!Kız arkadaşım Funda ayağa kalkmış beni bekliyordu.İkide bir arkama dönüp montumun kemerini sandalyeden çıkarmak için uğaşıyordum ama beceremiyordum.
    -Hadi ama Mitaaaaaat!!
Biraz kızgınlık,biraz şaşkınlık ,biraz dan çok ayakta kalakalmanın acı dolu bekleyişi ,ünlemi çok bir cümle kurdurmuştu Funda'ya. Ben de boş boş beklemiyordum hani!!İnsanlar bana har har gülerken ki liseli gülüşü çok pistir,ben aşkımı dansa kaldırmaya çalışıyordum  ....Ve bağırmışım.Bağırmışım diyorum çünkü o anı hatırlamıyorum.Zaten bağırmasaydım ağlayacaktım onu hatırlıyorum.
 - İki dakka dur be aşkım!!!.Biz şeyimizin keyfine mi seni bekletiyoruz.!!!Dur iki dakka!!(bu tekrar gereksizdi)
     Gülen insanlara ben ezik değilim gerektiğinde maço çıkışlarım olabilir mesajı da içeren bu kabasal (Tdk ya selam olsun:kabasal)söylem ortamın ateşini bir anda söndürmüştü.Kutuplara yolculuk filminde gemideki yolculardık.O sırada kimse kapıdaki genci farketmemişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder