21 Aralık 2009 Pazartesi

Sahi o karbüratöre ne oldu?


  Ben küçüktüm o zamanlar...Ve her küçük çocuğun amansızca istediği gibi ben de babamın işyerine gitmeyi çok istiyordum.(bu konuda araştırma yapılmışçasına keskin ve etkili bir giriş cümlesi yazdım.Her küçük çocuk babasının işyerine gitmek istermiş izlenimi verdim.Oysaki istemeyebilirler.Ben yüz çocuğa böyle bir soru sormadım ,doksan sekizinden de evet yanıtı almadım.Kendimden yola çıkarak bir genelleme yapmış durumdayım ve bunun yanlış olduğunu klavyenin tuşlarındaki harflere bastıkça anlıyorum)..Evet çok istiyordum çünkü babam her erkek çocuğun hayalindeki araçları yani otomobilleri tamir ediyordu.(Tamir eden yerine o tamir edilen aracı bozan kişinin oğlu olmayı da isterdim tabii..Uzun sürede istedim.Sonunda eski model bi araç aldık ama bu sonraları anlatılacak bir konu..''Ben gençtim o zamanlar'' başlığı altına dahil edilebilir.)
   Tamirhane ye gitmeden önce babamın adı sadece ''Tahsin'' di.Babam eve geldiğinde arkadaşlarından Necati,Rıza ,Abdullah diye bahsederdi.Ben Abdullah amca beyaz saçlı mı diye sorduğumda evet o şişman beyaz saçlı amca oğlum derdi.Benim için onlar sadece amcaydı.Tamirhaneye girmeden önce...
     Babamın ellerinden tutmuş üstü kapalı hangarın kapısından içeriye bakıyordum.İçerisi sağlı sollu karşılıklı atölyelerle bezenmişti(bezenmişti fiilinin hiç bir şekilde bu cümlede olmadığının farkındayım.Ancak bezenmişti kelimesini cümle içerisinde kullanmak istedim.''Yoksa babam bana bezenmişti aldı''demek daha abes olurdu ki onu yapmadım en azından.)Karşılıklı oto yıkama,motor,oto elektrik,kaporta boya gibi sınıflandırılmış tamirhanelerden kaporta boya kısmına geçtik.İçerisi inanılmaz güzel kokuyordu.Hani yeni ayakkabı alrsın güzel kokar,han, yeni plastik top alırsın güzel kokar,orasıda öyle kokuyordu.Babam tulumunu üstüne geçirirken sordu:''Neden sana eski kıyafetlerinden giydirdim şimdi anladın mı?Anlamadığımı bilirmişçesine benim yerime kendisi cevap verdi.
  -Üstün başın boya olursa eski elbiselerin olsun diye....
Kulağıma babamın konuşmaları ben suyun altındaymışımda o üstünden benle konuşuyomuş gibi geliyordu.O derece sarhoş gibi olmuştum.Acaip etkilenmiştim ortamdan..İşte o sarhoşluk halimi Rıza amca bozdu.Hem de ne bozuş.Bir büyüden uyanmıştım.
  -Kaportaaa!! piçini mi getirdin lan!!
Ne olduğunu anlayamadan kulaklarımın yanından ateş topu şeklinde babamın yanında çalışan Necati amca'nın sözleri geçti.
 -Lan Piç Rıza herkesi kendin gibi Piç mi sandın lan!!?
Anlayamıyordum...Etrafımda kahkahalarla karışık anlamadığım cümleler, lakaplar,kalıp kalıp raconlar dolaşıyorlardı.Hepsi sanki motorsikletlerine binmiş etrafımda daire çizerek beni, masum bir çocuğu ezmeye çalışıyorlardı...Korkmuştum.Babama baktım.gülüyordu.bir anda sureti uzaklaştı flulaştı.Gel buraya Samet diye bağırdı.Allahım sadece Samettim.Samet önümde veya arkamda herhangi bir takı lakap yoktu.Şükürler olsun du.
    ''-Oğlum git Takoz'a karbüratör noldu diye sor.Kaporta Tahsin'in oğluyum de.''
Takoz'u motor bölümünde buldum.karbüratör diyene kadar on dakka uğraştım.On dakikanın sonunda ağlıyordum.Takoz Apo önde ben salya sümük arkada babamın atölyeye geldik.
     -Oğlum kapooo diye bağırdı Takoz..Ne diyor oğlum bu?Bi bok anlamadım..
''Bok''Daha da çok ağlamaya başladım.Beni babamın gönderdiğini ifade edememiş.Karbüratör demeyi becerememiş.Üzerimdeki bu sorumlulukların altında ezilmiş salya sümük bir çocuk haline dönüşmüştüm.Ve bok diyen bir amcanın Takoz Apo nun yanındaydım.
    Benim dışımda herkes gülüyordu.Acı, keder,yanlızlık yoğrulmuş bana sıvanmıştı sanki.Korkmuştum ve yanlızdım..
    Sonraki yıllarda bir daha babamın işyerine gitmedim.Babam neden gitmediğimi anneme bir türlü anlatamadı.

Şimdi diş hekimiyim ve benim hiç Naylon Ömer,Bıçkın Mehmet gibisinden arkadaşlarım olmadı..Eksikliğini hissediyormuyum bilmem.Ama o gün çok sıcak gülüyorlardı bana.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder