23 Aralık 2009 Çarşamba

Seyyal Taner'i severek dinliyoruz


  Ben küçüktüm o zamanlar ve yeni bir eve taşınmıştık.Yeni ev derken kalıp olarak kullanılan ''yeni ev'',yoksa eski evimiz daha yeniydi.Yeni evimiz de daha eskiydi.Fakat eski evimizin kira olması yeni evimizin artık bizim olması yukarıda ki tanım çelişkilerinin hepsine son verecek kadar önemliydi.Sonuç olarak biz bir ev almıştık o ev eski olmasına rağmen bizimdi ve bu durumda ben yeni bir mahallede(aslında eskiydi)yeni bir hayata başlayacaktım.Zaten bir hayata başlayalı sekiz yıl falan olmuştu.Şimdi bir yeniside daha başlamak ''of Allahım ne zor bir işti''.Yeni arkadaşlar,yeni bir okul,yeni bir yol,yeni ağaçlar falan bunlara bu küçük bünye nasıl alışacaktı.Ya diğer arkadaşlarım?Geride bıraktığım arkadaşlarım?(şimdi birini bile hatırlamıyorum)Benim için çok önemliydiler.Ama hayır pes etmeyecektim.Mahallenin yeni çocuğuydum ben popülerdim.En azından bir kaç hafta devam edecek bir popülaritem olacaktı.İyi futbol oynamadığım,sürekli mızıkçılık yaptığım ve hep zor durumlarda annemin gelip beni zor duruma düşüren çocukları çimdirmesi bu bi kaç haftanın uzamasını engelleyen unsurlardan bir kaçıydı.
    -Evet çocuklar Naci bizim yeni arkadaşımız.Hepimiz Naci'ye bir hoşgeldin diyelim bakalım
''Hoşgeldiiiiin Naciiiii'' ''yeeeeeeeeee'' O ''ye'' ekini son zamanlarda çok kullanır olmuşlardı.Sanırım Seyyal Taner isminde şarkıcı bi apla ''Naciye'' diye bir şarkı söylüyormuş.Bu şarkının dillere pelesenk olmasının etkileri benim ismimde de gözüküyordu.
  Bir şeye bozulan her çocuğun yaptığı gibi gözlerimi hafifçe kıstım.Dudaklarımı (alt dudak) öne çıkararak büktüm,başımı öne doğru eğdim ve sınıfta Naciiiiii diye bağıran arkadaşlarımdan hemen sonra o ''Yeeeeee''ekini çığıran çocuğa baktım(bu bakışı tarif ettiğim şekliyle evde uygulayın.İnanın çok iğrenç.Birde yeni bir erkek arkadaşı olan liseli kızlar yapar bu bakışı ki o da iğrençtir)Ben bakar bakmaz tekrar bağırdı
 -''Naciyeeeeee'' Bu defa seyyal Taner'in şarkının sonunda uzatarak söylediği şekliyle nameli bir şekilde bağırdı.Bütün sınıf gülüyordu.Kahkahalar birer kurşun olmuş o minicik vücudumu parçalayarak duygularıma duygularıma vuruyorlardı.Hemen oracıkta ağlamaya başladım.
   O saniyeler içerisin de öğretmenimden bir tepki bekliyordum.Bu duruma müdahale etmeliydi.Ne de olsa bizim öğretmenimizdi.Neyse ki geç olmadan o büyülü direktif öğretmenimizden geldi
-''Mesut buraya gel!!''

    Mesut bu komutu duyduğu anda etrafına bakındı.bir şeyler arıyordu,bu sıradada ellerini açarak öğretmene doğru yol alıyordu.Hava limanında sahibine ulaşmayı bekleyen bavulun içinde bulunduğu ruh hali gibi hayali makaraların üzerinde kayarak ilerliyordu Mesut.
    Çat!! bu ses dört defa tekrar etti.Sesin tekrarı sırasında havada hızla salınan maddelerden çıkan ıslık sesi ortama ayrı bir gerilim ve gizem katıyordu.''Swısssss'' Çat ve swısssların gerekçesi hemen ardından geldi.
-Sınıfımıza yeni gelen bir arkadaşımızla alay etmeye ve dalga geçmeye nasıl cüret edersin!!?Sonra iki swııss ve iki çat daha ..İşte yeni bir mahalle ve yeni bir okulun dayanılmaz karın ağrısının ilk sancıları.Mesut yerine dönerken başını 30 derece kadar sola çevirdi ve tüm tüylerimin koşulsuz itaat ederek ayağa kalktığı bakışı fırlattı.Aslında fırlatmadı,çok yavaş bir şekilde süzülmesini sağlayacak şekilde gönderdi bana o bakışları.Evet tüm benliğimle hissettiğim bu bakışların toplum arasındaki adı: ''bittin sen bakışlarıydı''ve sonrasında öğretmenimize giderken aradığı şeyi dönerken buldu Mesut ,soğuk demir.Soğuk demir ellerinde ki acının azalmasını sağlıyordu.o kadar sıkı kavramıştıki sıranın ayaklarındaki demiri işte o demir ben olmuştum o anda ve yanmaya başlamıştım.Yanmayla karışık bulantı,kusma hissi,bulunduğun ortamdan silinerek kaybolma isteği.Allahım napacaktım ben şimdi?25 dakika sonra zil çalacaktı.Hiç bir suçum yoktu ve önümde yaşayabileceğim en az iki haftalık bir popülerlik süreci Mesut ve Seyyal Taner sayesinde kuş olup uçmuştu.
     Bir insana dedesinin ismi koyulmamalı.Hatta bu yasalarla sabitlenmeli.Dedeye koyulan isim kendi dönemi içinde mantıklı ve kulağa hoş gelebilir ancak zaman geçiyor koşullar değişiyor, aşırı derecede hızlandırılmış ve sabitlenmiş kamera ile televizyon programlarında mevsimlerin geçişini izlediğimiz jenerikler gibi hayat.Dedem Naci ismini layıkıyla yaşamış olabilir ancak benim adım içerisinde bulunduğum zaman, mekan kuramında çok yersiz kalıyordu.Silgi nerede? -Naci'ye verdim.Boya kalemin var mı? Naci'ye git onda vardır.İsmimi seviyordum ancak sürekli bir dalga geçilme gerginliği içinde yaşama durumu beni gerçekten çok tedirgin ediyordu.
        Tenefüste koşarak tuvalete gitmekti amacım.Giriş zili çalana kadar da çıkmayacaktım.Mesut'un kızgınlığı belki öbür derse kadar geçerdi.İnanın çok korkuyordum.
-''Mesut kalk oradan''Gülden sende Naci'nin yanından kalk kızım''.''Mesut ve Gülden yer değiştiriyorsunuz''Bu cümleler beni tekrar sınıfa getirmişti.Öğretmenimin sözlerinden anlaşılacağı üzere Mesut artık sıra arkadaşımdı.güzelim Gülden'de elimin arasından kayıp gidenler listesine dahil olmuştu.!Bu kadar kısa sürede ne çok şey kaybetmiştim ve ne çok korku kazanmıştım
  -''Şimdi Naci'den özür diler misin Mesut?''Mesut bir öğretmene bir bana baktı.Tombul yanakları al al olmuştu.Tombik elleride bir madencinin kazmasını sıktığı gibi sıkılmıştı.Kazma saplanacak kömür filizleri arıyordu.,aksi gibi benim gözlerimde simsiyahtı.Yaşıtlarından üç yaş büyük bir çocuğun ses olgunluğu ile ''özürdilerim'' kulaklarımda bir tehdit olarak yer etmişti.Özürdilerim bir tehdit değil bir nezaket ifadesi olmalıydı.
Ancak Mesut ve duyguları bu kelimeyi hiç bir zaman benimsememişti.
    Önemli değil canım ne olacak bana istediğin zaman Naciye diyebilirsin hatta bana ne istersen diyebilirsin der gibi bakıyordum Mesut'a .Karşısında soğuk suya girmiş apışarası aparatı gibi küçüldükçe küçülüyordum.
   Öğretmen derse başladı.Dakikalar geçmek bilmiyordu.Nihayetinde zil çaldı.
Mesut bana döndü.Öğretmen kapıya doğru uzaklaşmıştı.Allahım cidden korkuyordum!!!


  -Gel sana simit ayran alayım Naci..
   Mesut bana gülümseyerek bakıyordu ve içtenlikle sorusuna bir cevap bekliyordu.
Sinirlerime hakim olamadım.Bağırarak(hatta böğürerek)ağlamaya başladım.İki elim başımın arasında ağlayarak yalvarıyordum.Nolur vurma!Mesut.Nolur vurma!
 Mesut kahkahalarla gülerken bağırıyordu.
    -İşemiş oğlum bu!!İşemiş.
Ah be Seyyal Taner neler ettin sen bana...... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder