24 Aralık 2009 Perşembe

Fransa restorantlarında kurbağa yiyorlarmış

    Ben küçüktüm o zamanlar ve dersten inanılmaz derecede sıkılmıştım.Kurbağaların yaşama alanı beni pek ilgilendirmiyordu.Zaten öğretmen kurbağalardan bahsederken sıra arkadaşım Bora kurbağaların fransa dolaylarında yendiğini söylemiş,kurbağalara karşı mesafem biraz daha artmıştı.''Kurbağanın neresini yiyorlar oğlum?''sorusunun yanıtınıda öğretmenden yediğim azardan dolayı öğrenememiştim.Yediğim azar öğretmen için bahane olmuş''-Kitabınızın 78.sayfasını açın sayfanın tamamını yazın!'' komutuna dönmüştü.Artık öğretmenimiz rahatlıkla entellektüel dönüşüm sürecine katkıda bulunmaya çalışan ama bi halta yaramayan gazetesi ile başbaşaydı.
    Ben azar yiyordum fransız kardeşlerim kurbağa.Yerime oturduğumda (öğretmenden azar yemek için ayağa kalkılırdı) Bora masum bir ifade ile öğretmene baktı.(öğretmenle göz göze gelirse diye önlemini alıyordu.Ben iyi ve söz dinleyen uslu bir öğrenciyim bakışı salgılayarak benim yediğim azarı yemek istemiyordu.)Öğretmenin bakmadığını görüncede çok hızlı bir şekilde ağzında yuvarlayarak birşeyler söyledi.''Ne diyosun oğlum sen ''diye fısıldadım.omzunu kaldırdı.Bu senle ilgilenmiyorum,derslerim benim için herşeyden önemlidir omuz kaldırışıydı.Bora'nın bu tavrı beni çılgına çevirdi.Çünkü biraz önce ağzından tükürüklerle karışık bir anda çıkan cümle bütününün içinden ''para'' kelimesini cımbızla çekmiştim ve benim paraya ihtiyacım vardı.Bu kez sol dizimle Bora'nın sağ dizine vurdum.
  -Öğretmeniiimmm Furkan beni rahatsız ediyooooo...
Ediyor yükleminin sonundaki r harfinin söylenmemesi demek; öğretmenim ben cidden rahatsız oluyorum.Beni yanımdaki eşşek sıpası rahatsız ediyor lütfen müdahale et!manasında uzatılan bir yüklem çeşididir.
  Bora'nın bu satışı beni üzmüş,öğretmeni de sinirlendirmişti.O yerinden kalkmayı sevmeyen ve gazetesini okumaktan önemli daha ne olabilir ki oturuşu yapan öğretmenimiz için son noktaydı.
  Gazetesini şöyle bir toparladı.Masanın üstüne bıraktı.masadan elleriyle güç alarak kalktı ve son olarak gözlüklerinide çıkararak savaş meydanına doğru yola çıkan Timurlengin filleri pozisyonuna girdi.Ben çimendim artık.Mazlum Çimen.
   Defterime gömüldüm,ensemi olası kafa şaplağına karşı öne doğru eğdim ki bu hareket darbeleri emen bi süspansiyon görevi görüyordu,beklemeye başladım.bu arada sevimli kedi bakışıyla öğretmenimi bakıyordum.Öğretmenimiz hiddetli ve sinirli yaklaştı vee
  ''Lan eşşek herif arkadaşını şikayet edip durmasana!!'' diye gürleyerek Bora'ya okkalı bir tokat indirdi.Okka kelimesinin layıkını bulduğu eylemlerden biriydi.Bora aptala dönmüştü.Buna okul yıllıklarında bumerang teoremi denirdi.(denmezdi ben şimdi uydurdum.Ama dense güzel olur onu biliyorum)

  Bora öğretmene ikinci tokadı yememek adına bir hamle yaptı.
-Öğretmenim sabahtan beri beni rahatsız ediyor dedi.
   Bu ikinci tokat için yeterli bir bahaneydi.boşuna kalkmamıştı öğretmen yerinden.''ben sana arkadaşını şikayet etme demedim mi ?''çat.Öğretmenimiz cümle ağzından çıktığında yükleme gelene kadar bekliyor sıra özne tümleç edat vb den sonra yükleme geldiğinde tokatı yapıştırıyordu.Yüklemsiz cümle tokatsız yüklem olmazdı.
    Muharebe sona ermiş.Bora aldığı yenilgiyi yüzündeki pembe kırmızısı bayrakla taçlandırmıştı.Ben hemen oracıkta belirtisiz nesne kıvamında takılıyordum.Çünkü en mantıklısı o an için oydu.Kocaman fil hortumundan çıkan homurtuyla beraber arkasını döndü . En önde öğretmenler masasının önündeki sırada oturan Necatinin gazetenin arkasındaki çıplak kadına (o zamanlar mayo ve bikini giyilmesi bile çıplaklığı engellemiyordu)baktığını görünce bir filin çıkaracağı azami sessizlikle yaklaşarak Necatinin enseye avuç içini yapıştırdı.
   Necati avuç içi kadar mutluydu artık.(Fatih Erkoç avuç içi kadar mutluluk yeter şarkısına gönderme)
(Bu şarkının tavşanlar için bir singılı çıktı o da şudur; Havuç içi kadar mutluluk)Necati hemen toparlandı.Diğer öğrenciler canlıların yaşama ortamlarını büyük bir dikkatle defterlerine yazıyorlardı.
-Kafalar önde çıt yok!
   Son pekiştirme cümlesi bizi birer ağaç yaşken eğilir kuşağına çevirmişti.
      Bora'ya sevimli bir dost şefkatiyle baktım.Elimle dizine poh poh yaptım.Kaşımla çöp tenekesini işaret ettim.Kafamla ''hadi'' dedim.Kıçımla olaya heyecan kattım.(jest mimik olayının tavan yaptığı dakikalar)
  Çöp tenekesinin olduğu bölge tarafsız bölgeydi.Ara ara kalemimi açma numarası yaparken Bora'yı kolluyordum.Ç.t.t.b.(çöp tenekesi tarafsız bölgesi) öğretmen tarafından çok fazla kollanmayan.Öğrencilerin fısıltıyla ders içinde sohbet edebildikleri tek noktadır.Gerekmedikçe oraya gidilmez.Gidildiğinde de hakkı verilir.
 Bora  ne var oğlum ?Geldim tavrıyla yanıma sokuldu.-Kusura bakma orti. Dedim.Kalemlerimizi açtık.Bora benim ki iyi açmıyor verir misin senin açacağı dedi.bu barıştığımız anlamına geliyordu.İlk tokat sonrası küsmüştük çünkü.
  Tam sırasıydı artık sorabilirdim.Bora da yumuşamıştı.
-Ne dedin sen demin Bora?
-Eeeehhh!! ....s...kecem şimdi.Kurbağalar çok para ediyomuş.
     Bora bunları söylerken bağırmıştı.İlkokul dört öğrencisine hiç küfür yakışıyor muydu?Sınıftakiler otlanan antilopların aslan gördüğü andaki haraketi   yaparak aniden ve sessizce kafalarını kaldırdılar.Önce bize sonra öğretmene döndüler.Öğretmen gazetenin en son sayfasında en üst sağ köşedeki 5cm'ye 10 cm lik seksi apla resmiyle entellektüalizmin doruk noktasına ulaşmış ve bedeniyle olmasada ruhuyla başka dünyalara doğru yol almıştı.Bir terslik olduğunu anladığı anda gazeteyi buruşturup masanın üstüne vurdu ve hönkürdü:
-Noluyor orada?(ne olduğunu anlamaya yönelik zaman kazanma sorusu)
Öğretmeniiiiimmm Bora ayıp laf ettiiiiiiiiiiii....Antiloplar bu tür durumlarda koro halinde konuşma becerisine sahiptiler.
-Ne dedi?
  Sınıftakilerin toplu halde ''s.....keeeeeeceeeeeemmmm dedi ''Demelerini çok isterdim.Ama demediler.ve bi kaç kişi söyleyemeyiz öğretmenim.Ama Furkan'a dedi diye bağırdı.
   Öğretmen küfürün üstünde durmadı .Bora  ya doğru Fantastik dörtlü çizgi romanında uzayan adam gibi uzadı ve sağlı sollu üç beş tekmeyle girişti.Yeter oğlum yeter!Nedir senin bu çocukcağızdan istediğin.Yeter Furkan'ı rahat bırak.Yüklemler peşi sıra geliyordu.Ve ben çimendim.Mazlum Çimen.
    Aradan geçen üç gün boyunca bu konuda Bora ile konuşmadık.sonunda cesaretimi topladım:
-Kurbağalar kaç para ediyor muş?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder